23 Eylül 2007 Pazar

Hintliler

Şimdiye kadar burada yazdığım yazılarda, Güliz’le, ailemle ve arkadaşlarımla yaptığımız görüşmelerde hep onlardan bahsettim durdum. Bunu sanki biraz da refleks olarak yapıyorum. Zira burada kafamı nereye çevirsem onlara rastlıyorum ve bu durum, buraya gelmeden önce kafamda oluşturduğum Dubai imajıyla taban tabana zıt düşüyor. Kimse bana bundan bahsetmemişti!

Hiç abartmıyorum. Hintliler Dubai’de her yerde: Taksilerde, otobüslerde, marketlerde, alışveriş merkezlerinde, bankalarda, eczanelerde, otellerde, plajlarda, camilerde, özellikle de inşaatlarda, kısaca aklınıza gelebilecek her yerde. Aynı dili konuşan, aynı ten rengine sahip Pakistanlı ve Afganları da bunlara ekleyin. Dubai adeta küçük Hindistan olmuş.

Hintliler özellikle bir arada yaşamayı tercih ediyorlar. Dubai’nin çeşitli yerlerinde özellikle Hintlilerin, Pakistanlıların ve Afganların bir arada yaşadıkları mahalleler var. Bunlardan biri, şu anda benim kalmakta olduğum şirket evinin de yer aldığı Al Shab mahallesi. Bu tercihin en önemli sebebi, Dubai’deki kiraların anormal derecede yüksek olması.

Bundan etkilenmeyen bir kesim var yine de. Bunlar sahil kesimine yakın lüks semtlerdeki villarda yaşayan, kazançları oldukça yüksek zengin Hintliler ve sayıları hiç de az değil. Diyebilirim ki, zengin Hintlilerin sayısı, diğer yabancı zenginlerin toplamından daha fazla. Fakat bu kesim Dubai’deki toplam Hintli nüfusun içinde yine de azınlıkta kalıyor. Onlara ancak plazalardaki iş toplantılarında, lüks restoranlarda ve otellerde rastlıyorsunuz.

Taksi şoförleri, ön muhasebeciler, kasiyerler, güvenlik görevlileri, temizlik işçileri gibi günlük hayatta her an karşınıza çıkan Hintliler ise ayda birkaç bin Dirhem kazanabiliyorlar. Bu kazanç Dubai’nin içinde tek odalı bir ev kiralamaya bile yetmediği için sekiz on tanesi bir araya gelip iki-üç odalı bir evi kiralıyorlar ve bu evde mutlu mesut yaşıyorlar.

Asıl büyük Hintli nüfusunu oluşturan kesim ise tüm gözlerden uzak, yüzlerce metrelik gökdelenlerin tepelerinde, metro inşaatlarında, kanalizasyon kazılarında çalışıyor ve her biri aylık 400 ila 800 Dirhem (130-250 YTL) arasında para kazanıyor. Bu insanların durumu tam anlamıyla içler acısı. Yaz aylarında 50 dereceyi bulan sıcaklıklarda saatlerce çalıştıktan sonra klimasız otobüslere tıkılıp işçi kamplarına gönderiliyorlar. Binlercesinin tek bir mekanda yere serdikleri kartonlar üzerinde uyuduğu, hijyen kelimesinin sözlükte yerinin olmadığı Nazi kamplarına benzer yerler bunlar. Henüz bir işçi kampı görmedim fakat “Mall of Emirates” alışveriş merkezinde tanıştığım elektrik mühendisi iki Türk’ten bu yerlerin neye benzediğiyle ilgili tüylerimi diken diken eden hatıralar dinledim. Söylediklerine göre bazılarında akşam yemeği verilmiyormuş ve bu kamplarda kalan işçiler toplamda 1,5 dirheme mal olan ekmek ve ton balığı konservesi yiyerek hayatlarına devam ediyorlarmış. Bazı kamplarda işçiler haftalarca banyo yapmadan yaşıyorlarmış. Tuvaletle ilgili anlattıklarını ise buraya yazmayacağım.

Tezada bakın! Dubai’de inşa edilen bu gösterişli gökdelenler, teknoloji harikası binalar ve lüks villalar şu anda dünyanın en çok kazanç getiren emlak yatırımları. Ve tüm bu şaşaa dünyanın en ucuz işçilerinin sefillik koşullarında çalıştırılması sonucu ortaya çıkıyor. Bunda yanlış bir şeyler var!

Elbette hizmet sektörünün bu az vasıflı elemanlarının tamamı Hintlilerden oluşmuyor. Hiç azımsanmayacak sayıda Filipinli, Çinli ve muhtelif Afrika ülkelerinden gelmiş siyahlara da hemen her yerde rastlıyorsunuz. Fakat bu başka bir yazının konusu.

Hiç yorum yok: